Kültürümüzde yaşı kemale ermiş insana “ihtiyar” deriz. İhtiyar, kelime olarak “seçkin, seçilmiş, tecrübeli” anlamlarına gelir. Yaşlılarımız yaşamışlıkları ve tecrübeleriyle hayata yepyeni bir pencereden bakabilenlerdir. Yaşlının bedeni gibi ailesiyle, akraba ve komşularıyla ilişkileri de zayıflayabilir. Fakat “Gençliğin güzel bir yüzü, ihtiyarlığın güzel bir ruhu vardır” sözünde de ifade edildiği gibi yaşlılık onların en olgun oldukları dönemdir. Mimar Sinan ustalık eserim dediği Selimiye Camisini inşa ettiğinde seksen yaşındaydı.
Uzun yaşamak hem onlar için hem de biz evlat ve yakınları için bir külfet değil nimettir. Nitekim bir adam gelerek, “Ey Allah’ın Resûlü! İnsanların en hayırlısı kimdir?” diye sordu. Hz. Peygamber şöyle cevap verdi: “Ömrü uzun ve ameli güzel olandır.” Bizler de onların değerlerini bilerek kendimiz için Allah’ın rızasına vesile olacak bu nimeti değerlendirmemiz gerekir.
Yaşlılarımıza destek olmalıyız ama kısıtlamamalıyız. Onların kendilerine özgü kararları, fikirleri ve duyguları olduğunu unutmamalıyız. Kişiliklerine saygı duyarak kendi evlerinde ya da aile ortamlarında yaşamalarını sağlamak için gayret sarf etmeliyiz. Kişi özellikle yaşlandığında evlat ve yakınlarının sevgisini her zaman görmek, hissetmek ister. Büyüklerimizi evlat sevgisinin hissedilmediği adı huzur evi olan yerlere terk etmemeliyiz. Bu onların bizim üzerimizdeki haklarıdır. Nitekim Hz. Peygamber “Büyüğümüzün hakkını gözetmeyen bizden değildir.” buyurur.
Yaşlıların toplumla ilişkilerinin sürmesini sağlamalıyız. Muhabbete ve merhamete belki de her zamankinden daha fazla ihtiyaç duydukları bu dönemde onları kimsesizliğe terk etmemeliyiz. Muhabbet ederken aynı soruyu defalarca sorsalar bile usanmadan, oflayıp püflemeden gülerek, onları sevindirerek cevap verebilmeliyiz.
Tavır ve davranışlarımızla “Yaşlandın, senin devrin bitti, her işe karışma” demek yerine “İnşallah, neden olmasın, olur ama böyle olursa daha iyi değil mi?” gibi sözlerle gönüllerini alabilmeliyiz. Bir kan davası için Hz. Peygamber’e gelen toplulukta söze maktulün küçük kardeşi başlayınca Hz. Peygamber “Sözü büyüğüne bırak” diyerek bir konu üzerinde konuşulacağı zaman konuyu en yaşlının dile getirmesini ve onların sözlerine itibar edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Yaşlı insan her daim sevgi, saygı, itibar ve ikram görmek ister. Yarın bizler de aynı duyguya sahip olacağımız için onları sevgiden, saygıdan, itibardan ve ikramdan mahrum etmemeliyiz. “Kurt kocayınca kuzuların maskarası olurmuş!” sözü çok üzücüdür. Hz. Peygamberimiz bir yaşlının onurunu korumanın önemi hakkında: “Saçı sakalı ağarmış yaşlı bir Müslüman’a saygı göstermek, Allah’a duyulan saygıdandır.” buyurur.
İnsan yaşlandığında huzur, gerilimsiz, sakin bir hayat geçirmek ister. Lütfen bunu onlardan esirgemeyelim. Yaşlılara güvenelim. Onlarla aynı ortamda bulunmaktan kaçmayalım. Yaşlılardan çekinen, sıkılan, onlarla konuşmak istemeyen çocuklar yetiştirmeyelim. Büyükanne olmanın keyfini, büyükbaba olmanın onurunu yaşamak, onları hayata bağlayacaktır. Yaşlanan bir yürek, akşam bir daha uyanmamak arzusuyla uykuya dalmamalıdır.
Onlar zor zamanlarımızda hep yanımızda oldular, şimdi sıra bizde. Yaşlılarımızın huzurlu, umutlu ve itibarlı günler geçirmelerini sağlamak hepimizin üzerine düşen bir vefa ve insanlık borcudur. Onları Allah’ın emaneti olarak görmek, her hâlükârda iyilik ve ihsanı elden bırakmamak bizim vazifemizdir.
Rabbim bizleri yaşlılarımız değerini bilenlerden eylesin ve bizleri onların dualarından mahrum etmesin.
Bize bu köşeyi ayıran Akyurt Haber Genel Yayın Yönetmeni Sayın Mustafa SANDIKLI'ya çok teşekkür ederim. Rabbim bizleri mahçup etmesin.